20 Nisan 2009 Pazartesi

Değişim



Fular zaman panelinde, yaşam kaydı italik listelere yansımıştır. Oluşturulan önizlemeler seçenek taslaklarıyla gösterilir. Yazı türleri arasında sonbahar derin bir platform oluşturur. Başlangıç anında düşünce otomatik olarak geri döner. Yayımlama süreci konumlar aracılığıyla gerçekleştirilir. Kayıtlara yönelik yanlış bilgiler yakın geçmişte ortaya konmuştur. Borges tarzı arınmalar kahramanca bir umutsuzluk olarak bilinir. Rüzgarın ıslığa, küllerin yokluğa dönüştüğü andır bu. Yitik sözler gitmek ve kalmak arasında bir yerdedir daima. Kışkırtılmış bir kalp yalnızlıklar ülkesinde bir Şahmeran gibi yansır aynalara. Anılar olarak bilinen yerleşim tasarıları kör bir uykudur gerçekte. Burada her türlü yorum denetim dışıdır.

Ayrılık unutuşun başlangıcıdır. Ezberlenecek birşey kalmamıştır geriye. İleri düzeyde can sıkıcı karşılıksız fotoğraflar yapraklar gibi dökülür. Bir deniz bulmak, bir kenti terk etmektir; ayrılık bu keşifle başlar. Beklenen ışık, yağmur altında belli belirsiz görülen soluk bir düş gibidir. Eski hüzünler kötüye işarettir; bilinmeyen yönler uzak kasabalara sığınmakla eş anlamlıdır. Kanayan bir yara ezberlenmiş sözlerden öteye gitmez.

Kaçmak boşluğu içinde duyumsamaktır. Evreni unutmak yanlız kalmaktan daha kolaydır artık. Sönmüş yıldızlar kaybolur; binlerce yıllık bir kayıptır bu. Yedinci renge bürünen düşler tek bir şeye işaret eder. Yaşıyorsun; ve şimdi de ölümü ezberlemeye çalışıyorsun, ona tutunmaya, anlamaya. Ölüm yeni bir dünyaya düşmektir; yeni bir zaman başlar; sıcaklığı hissedilir tazeliğin. Eşsiz kokulu çiçekler resmedilir zihinlere. Mevsimler boyu anlatırsın artık, saatler yardımcın olur. Anlatırsın, gecikmiş bir telaşla...

19 Nisan 2009 Pazar

Ymkane


Yetmiş dört bin beş yüz altmış yedi +/-. Bu sayının yaşadığımız dünyada bir anlamı yok; anlamı olmadığı için bu dünyada yaşamaya devam ediyoruz; buradaki varlığımız başka olasılıkların yokluğu sayesindedir; sayının gerçek-dışılığı bizi bu dünyaya mahkum eder; su olmayan birşeyin hidrojen ve oksijen bileşimi olmayan birşeyden üretildiği bir ortamda bizim için varolan yokluk kendini gerçekleştirir. Böyle bir boyuta geçtiğimizde, varlığımız bu geçişle birlikte ortadan kalkar; zira sayının kendini mevcut ve anlamlı kıldığı ortamı algılayamayız. Renkler ve şekiller görüntü ve yoğunluk faktörleri olarak geçersiz hale gelirler; görüntü başka araçlar üzerinden kendini var eder; buradaki araç tanımlaması varsayımdaki uzamın niteliği açısından paradoksaldır; ancak gerçekleşimi ifade edebilmemiz için, bu dünyada oluşturulmuş algılama biçimleri üzerinden hareket etmemiz gerekir; aksi taktirde buradaki varlığın geçersizleşmesi ve yokluğun varlık statüsüne geçmesi durumu bizler için algılanması ve kavranılması imkansız hale gelir ve sayı konusunda tam bir bilinmezlikle karşı karşıya kalırız; dahası, böyle bir bilinmezlik bizim algı alanımızda gerçekleşmeyeceği için bizler yokluk ve varlık olasılıkları karşısında etkisiz hale gelir ve sonsuza dek statik olarak kalırız.