Edebiyat Nedir? sorusuna farklı cevaplar vermek mümkündür.
Stephen Mandell’in Laurie G. Kirszner'la birlikte kaleme aldığı "Edebiyat” adlı
kitabı da kendine özgü bakış açısıyla edebiyata farklı
tanımlar getirmeye çalışıyor. Böyle bir kitabı okumadan önce,
edebiyat konusunda her okur veya eleştirmen kendince bir fikre
sahiptir kuşkusuz. Fakat kitapta hiç beklemediği yaklaşımlarla
karşılaşması da mümkündür. Bu açıdan, söz konusu kitapta
Mandell’in “edebiyat nedir” sorusuna verdiği cevaplardan biri
oldukça şaşırtıcıdır; ve aynı ölçüde ufuk açıcıdır.
Mandell edebiyatın bir “bedensel rejimler toplamı” olarak
tanımlanabileceğini söylüyor. Kitapta “Edebiyat Nedir?”
başlıklı bir makalede geliştiriyor bu düşüncesini. Edebiyatı
bir “beden yönetimi” olarak okumak özgün bir yaklaşım. Bu
bir bakıma edebiyatı yalnızca teorik bir şey olmanın ötesinde,
aynı zamanda bir “pratik” olarak görmek demektir; insan
bedenine yönelik bir pratik. Mandell, Fransız sosyolog Marcel
Mauss’un “Bedensel Teknikler Üzerine” adlı bir makalesine
dayanarak yapıyor “bedensel rejimler toplamı” tanımlamasını.
Aslında Mauss bahsi geçen makalede edebiyata dair herhangi bir şey
söylemiyor. Fakat Mandell, Mauss’un değerlendirmelerinin
edebiyata da uyarlanabileceğini düşünüyor.
İnsanın bedenini yönetme ve kullanma biçimleri
insan yaşamı dediğimiz şeyi oluşturur; başka bir ifadeyle,
yaşamöyküsü insanın bedeniyle ilgili bütün kullanımların
toplamıdır ve ona yönelik fikir veya projeler de bu toplama
dahildir.
Her edebiyat metni şu veya bu şekilde belli bir karakterin (veya
karakterlerin) bizzat yaşadığı veya onun çevresinde gelişen
olayları aktarır; yani onun yaşamöyküsünden bir kesit sunar
(veya tümünü). Karakterin bedensel devinimleri, bedeninin aldığı
şekiller veya içine girdiği durumlar açısından bakarsak, o
edebiyat metni söz konusu karakterin bedensel yönetimidir. Karakterin yaptığı her şey bedenin kullanımını
ve dolayısıyla yönetimini ifade eder. Düşünceler ve konuşmalar
da buna dahildir; zira her düşünce kendi bedenini kullanma ve
yönetme biçimine ya da başka bedenleri ve nesneleri belli bir
devinim veya durum içerisinde tasavvur etmeye işaret eder. Dahası
düşüncenin kendisi de edebi anlatı içinde bir devinimi,
karakterin zihninin kullanım biçimini ifade eder. Bir metinde yer
alan nesneleri de birer beden olarak düşünürsek (sözgelimi
Fransızca corps sözcüğü hem nesne hem de beden anlamına
gelir), metinde aldıkları şekilleri veya bulundukları durumları
da yine beden kullanımı ve yönetimi olarak tanımlayabiliriz. Bu
durumda, metni oluşturan bütün unsurlar bedensel yönetime dahil olur.
Karakterlerin beden kullanımı/yönetimi doğal olarak birinci
plandadır; genelde metnin odağını oluşturan budur. Edebiyat
kurgusal olarak karakterlerin (veya nesnelerin) bedenleri üzerinde
oynanan çeşitli oyunlardır; başka türlü söylersek, edebiyat,
malzemesi bireyler veya nesneler olan bir beden yönetimi deneyidir.
Bu aynı zamanda şu anlama geliyor: Edebiyat metinleri insan
bedeninin hangi muhtemel şekillerde yönetilebileceğini, yani bir
insanın neler yapabileceğini veya neler yaşayabileceğini
gösterir. Yazar metni oluştururken karakterleri belli
durumlar içerisine sokar, onlara bir takım şeyler yaptırır,
konuşturur veya düşündürür; aynı yönetim süreci nesneler
veya metnin atmosferi için de geçerlidir. Karakterlerin, nesnelerin veya “durumların” yönetimi bir araya
geldiğindeyse, bedensel rejimler toplamı olarak edebiyat eseri dediğimiz şey ortaya çıkar.
Mandell edebiyat ve beden yönetimi konusunda söylediklerinin
yalnızca edebi metinler değil, aynı zamanda o metinlerin alımlayan
okurlar için de geçerli olduğunu söylüyor. Her bir edebiyat
eseri okurlar için de bir bedensel yönetim deneyidir. Fakat bu
deney potansiyel düzlemde gerçekleşir. Okur eline aldığı her
metinde kendi bedeninin potansiyel kullanımına tanık olur; her bir
metin onun bedeninin alabileceği potansiyel biçimleri sergiler. Her
seferinde potansiyel olarak kendini yeni bir bedensel rejim
içerisinde bulur. Okur metinde yer alan herhangi bir karakterle
kendini özdeşleştirdiğinde ise, kendi “bedensel tarihiyle”
karşılaşır. Metinde spesifik bir devinim sergileyen beden, okurun
olduğu, olmak istediği veya olmak istemeyeceği şeyi temsil eder; bir başka ifadeyle,
okur kendi bedensel rejiminin somutlaşmış şekline tanık olur.
Mandell’in edebiyat ve bedensel rejimler şeklindeki yaklaşımını
hemen her edebiyat eserinde uygulamak mümkün. Mandell, birçok şey
olabilen edebiyatın böyle bir “şey” de olabileceğini
söylüyor; edebiyat eserlerine farklı bir gözle bakmamızı
sağlıyor; ve bu eleştirmenler için olduğu gibi, okurlar için de
geçerlidir.
Not: Bu bir OULCIPO yazısıdır...