Yetmiş dört bin beş yüz altmış yedi +/-. Bu sayının yaşadığımız dünyada bir anlamı yok; anlamı olmadığı için bu dünyada yaşamaya devam ediyoruz; buradaki varlığımız başka olasılıkların yokluğu sayesindedir; sayının gerçek-dışılığı bizi bu dünyaya mahkum eder; su olmayan birşeyin hidrojen ve oksijen bileşimi olmayan birşeyden üretildiği bir ortamda bizim için varolan yokluk kendini gerçekleştirir. Böyle bir boyuta geçtiğimizde, varlığımız bu geçişle birlikte ortadan kalkar; zira sayının kendini mevcut ve anlamlı kıldığı ortamı algılayamayız. Renkler ve şekiller görüntü ve yoğunluk faktörleri olarak geçersiz hale gelirler; görüntü başka araçlar üzerinden kendini var eder; buradaki araç tanımlaması varsayımdaki uzamın niteliği açısından paradoksaldır; ancak gerçekleşimi ifade edebilmemiz için, bu dünyada oluşturulmuş algılama biçimleri üzerinden hareket etmemiz gerekir; aksi taktirde buradaki varlığın geçersizleşmesi ve yokluğun varlık statüsüne geçmesi durumu bizler için algılanması ve kavranılması imkansız hale gelir ve sayı konusunda tam bir bilinmezlikle karşı karşıya kalırız; dahası, böyle bir bilinmezlik bizim algı alanımızda gerçekleşmeyeceği için bizler yokluk ve varlık olasılıkları karşısında etkisiz hale gelir ve sonsuza dek statik olarak kalırız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder